.
Pritzker Ödüllü mimar Balkrishna Doshi’nin yaşamının son döneminde mimariyi maneviyatla buluşturan bir sığınak olarak tasarladığı Doshi Retreat, sessizlik ve farkındalık için zamansız bir alan sunuyor.
Yalnızca feribotla ulaşılabilen uzak bir adada yer alan bu ev, zorlu koşullara dayanacak şekilde küçük kesitli ahşap elemanlarla ve basit el işçiliğiyle inşa edilmiştir.
Sadelik ve konforun birleştiği proje geleneksel dağ evi anlayışını çağdaş zarafetle yeniden tanımlıyor.
Bir sahil kasabasında yer alan, pasif iklim tasarımıyla kendi enerjisini yöneten, nefes alan bu ev, sade ama duyarlı diliyle yerle, ışıkla ve insanla güçlü bir bağ kuruyor.
Çevre haberlerinin merkezindeki küresel ısınma ve iklim değişikliği kavramları sık sık birbirinin yerine kullanılıyor. Oysa aralarında önemli bir fark var: Küresel ısınma, neden; iklim değişikliği, sonuç.
Doğayla uyum içinde tasarlanan binanın peyzaj odaklı planı, iç mekanları nehirle bütünleştiriyor. Corten çelik kaplama, yeşil çatı ve doğal bitki örtüsü, binayı çevreden neredeyse görünmez kılıyor.
Yıkılmak zorunda kalan eski okulun izlerine saygı göstererek yeni yapıyı aynı ölçekte “öğrenme köyü” kavramıyla yeniden kurgulayan mimarlar, öğrenmenin yalnızca sınıflarda değil, doğanın her köşesinde gerçekleştiği bir mekan yarattı.
Kentsel alanlarda yaratıcılığı ve toplumsal katılımı destekleyen önemli araçlardan geçici (ephemeral) yapılar, kalıcı mimarinin sınırlarını sorgulayarak şehirlerin dönüşümünde deneysel alanlar oluşturur.
Yapay zekâ, bulut bilişim, Nesnelerin İnterneti (IoT) ve büyük veri teknolojilerinin gelişimiyle birlikte veri merkezleri, teknik verimliliğin yanı sıra çevresel sürdürülebilirlik ve kentsel bütünleşmeyi de gözeten yeni bir mimari anlayışın odağı haline gelmiştir.
Peyzajla bütünleşen yalın bir sığınak olarak tasarlanan ev, sessizliğin, sadeliğin ve çevreye saygının mimari ifadesidir.
Her detayı Japon inşa geleneğinden doğan fuşya renkli küçük ev, doğayla uyumlu yaşamın sade bir örneğini sunuyor.
Geçmişle bugünü buluşturan bu dönüşüm hikâyesinde 19. yüzyıldan kalma eski yapı özgün ruhu korunarak çağdaş yaşama uyarlanmıştır. Bu ev projesi, doğa, tarih ve mimarlığın zarif bir dengede birleştiği bir yeniden doğuş öyküsüdür.
Yeniden kullanılan malzemelerle inşa edilen ev projesi, avlu ve bahçesiyle kentsel yoğunluk içinde sakin ve esnek bir yaşam alanı sunuyor.
Avrupa’nın miras yapıları, görünmez bir tehlikeyle yüz yüze: Karbon sıkışması. Sigortacılar ve bankalar riskten kaçıyor, binalar hızla değer kaybediyor. Çözüm ise Barselona Yöntemi.
Ağaçların gölgesindeki bina, taşın sağlamlığını ve tonozun zarafetini buluşturuyor. Tonozlu ev, arazideki mango, chikoo ve jamun ağaçları korunarak onların etrafında kıvrımlı bir formda şekillendirildi.
Geleneksel mekânsal değerlerin çağdaş ihtiyaçlarla yeniden yorumlandığı evde otoyolun gürültü ve tozuna karşı yeşil bir tampon oluşturuldu.
Yenilikçi çocuk parkı kayaların sessizliğini ve çocukların kahkahasını bir araya getiren eşsiz bir buluşma noktası. Ama parkı gerçekten farklı kılan 3D beton baskı ile oluşturulan mağara benzeri yapılardır.
İki farklı mahallenin kesişiminde yükselen yapı herkese açık bir yaşam alanı olarak kurgulanmıştır. Komşuluk, eğitim ve doğanın kesiştiği mimarlık ofisi sosyal açıdan farklı toplulukları birbirine bağlayan bir rol üstleniyor.
Denizle kentin kesiştiği noktada yükselen küçük yapı kompakt bir konut projesidir. Yapı, mevcut taş duvarların korunarak çağdaş bir dilde yeniden yorumlanmasıyla hayata geçirilmiştir.
Danimarka iklim değişikliğiyle mücadele kapsamında 20 yılda 1 milyar ağaç dikecek ve tarım arazilerinin yüzde 10'unu ormanlara dönüştürecek.