Paylaşın

ÇEVRE

Yıllardır temizlenmeyen 100 bin ton nükleer atık zehir saçıyor

İzmir'de 1940’da kurulan kurşun ve döküm fabrikasının nükleer atıklarının rastgele bahçeye gömüldüğü 2007'de ortaya çıkmıştı. Bu tehlikeli atık ve radyoaktif maddeler hala temizlenmedi.

İzmir'de 1940’da kurulan kurşun ve döküm fabrikasının nükleer atıklarının rastgele bahçeye gömüldüğü 2007'de ortaya çıkmıştı. 12 yıl önce ortaya çıkan tehlikeli atık ve radyoaktif maddeler hala temizlenmedi.

İzmir’in Çernobil’i ölüm kusuyor!

Sözcü Gazetesi’nde Gökmen Ulu’nun haberine göre, Türkiye Atom Enerjisi Kurumu Gaziemir’deki eski kurşun döküm fabrikasının 70 dönümlük bahçesinde 100 bin ton nükleer atık tespit etmişti.
Ölçümlerde, radyasyon miktarı normal değerin 219 katı çıkmıştı. Uzmanlar, tehlikeli atıkların toprak, hava, suya karışarak hala ölüm saçtığını belirtirken, Çevre Mühendisleri Odası Genel Başkanı Baran Bozoğlu, “Çernobil ne ise Gaziemir odur” dedi.
Yıllardır temizlenmeyen 100 bin ton nükleer atık zehir saçıyor

Bozoğlu, bölgede çocuk düşürme ve kanser vakalarının arttığını öne sürerek, Sağlık Bakanlığı'nın verileri gizlediğini öne sürdü. İzmirliler, radyasyon yayılan bölgenin bilimsel yöntemle temizlenmesi için yetkililere çağrı yapıyor.
Çevre uzmanı Prof. Dr. Enver Küçükgil de bölgede radyasyon yayılımının devam ettiğini belirterek, önemli bir soruyu gündeme getiriyor : “Fabrikadaki nükleer çubuklar ne oldu?”

Nükleer atıkların rastgele bahçeye gömüldüğü 2007'de ortaya çıkmıştı

İzmir'in metropol ilçelerinden Gaziemir'in Akçay Caddesi üzerinde zehir saçan tesis, 1940 yılında kurulan Aslan Avcı'ya ait kurşun ve döküm fabrikası. Tesiste, Türkiye'de bulunmayan nükleer çubuklar (Europium 152) getirilerek kurşun ve gümüş geri dönüştürülmüş, bu işlemlerin ardından, kalan tehlikeli atıklar rastgele etraftaki araziye gömülmüştü. Korkunç gerçek 2007 yılında ortaya çıkmıştı.

100 bin ton nükleer atık zehir saçıyor

İzmirliler'in yüreğini ağzına getiren bu vaka üzerine Türkiye Atom Enerjisi Kurumu'nun (TAEK) olay yerinde yaptığı incelemede korkunç gerçek gün yüzüne çıkmıştı. 70 dönümlük arazide radyoaktif ve tehlikeli atık miktarının yaklaşık 100 bin ton olduğu saptanmıştı. Ölçümlerde, bölgedeki radyasyon miktarının, normal değerin 219 kat üstünde olduğu görüldü. Ayrıca, büyük miktarda ağır metal atıkların yer aldığı da tespit edildi.

Sorumlulara ceza verilmedi

Bunun üzerine arazi tel örgü ile çevrilerek “Radyasyon alanı” olduğu belirtilen uyarı levhaları asıldı. Valilikte kriz masası oluşturuldu. Fabrika sahipleri 2010 yılında fabrikayı kapatarak tesisi metruk halde bıraktı.

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, yasa dışı faaliyette bulunarak çevreye ve halk sağlığına ölümcül zararlar veren sorumlu şirkete 5.7 milyon TL para cezası kesildiğini açıkladı. Fakat, şirketten böyle bir ceza parası alınmadığı öğrenildi.

Aslan Avcı'nın radyasyon nedeniyle ölümünden sonra şirket yönetimini devralan yabancı uyruklu iki damadı, isim ve yer değişikliğine giderek, Torbalı'da Heper Metal Döküm Sanayi AŞ adıyla tesis açtı. Denetim yapmayan ve görevi ihmal eden devlet görevlileriyle ilgili de hiçbir yasal işlem yapılmadı. Gaziemir'deki metruk fabrika terk edildi.

12 yıldır çözüme kavuşmadı. Nükleer çöplük olarak anılan Gaziemir'deki sahanın temizlenmesi ve rehabilitasyonu için çalışmalar, olgunun ortaya çıkmasının üzerinden 7 yıl geçtikten sonra başlatılmıştı.

ÇED raporu olmadan girişilen temizlik çalışması, nükleer atık bertarafında hiçbir uzmanlığı olmayan Turanlar AŞ adlı şirkete verilmişti. Şirket 1 yıl dolmadan, ödenek alamadığı gerekçesiyle çalışmaları bıraktı. 2017'de, tartışmalar arasında ÇED raporu çıktı, fakat hiçbir somut adım atılmadı. Uzmanlar, nükleer atıkların toprak, hava, suyu kirletmeye ve tüm canlılara ölüm saçmaya devam ettiğini vurguluyor.

Radyasyon yayılımı devam ediyor

Çevre uzmanı Prof. Dr. Enver Yaser Küçükgil, yağmurlu havalarda sahadan buhar çıktığına işaret ederek, “Türkiye'de hiçbir sanayi kolunda kullanılmayan, yasaklı Europium 151, 152, 153 izotopları suyla temas edince gazlaşır. O buharın anlamı budur” dedi. Karabağlar'daki marangoz ve mobilya atölyelerinde kuyu suyu kullanıldığını belirten Küçükgil, bu sularda radyasyon olduğunu düşünüyor.

Fabrikadaki nükleer çubuklara ne oldu?

“TAEK, tel örgü çekerek radyasyonu hapsettiğini zanneden dünyadaki tek kurum” diyen Küçükgil, bugüne kadar hiçbir bilimsel tedbirin alınmadığı söyledi. Küçükgil, önemli bir konuyu gündeme getirerek, “Oraya ilk gittiğimde nükleer çubuk kutuları vardı. O nükleer çubuklar ne oldu” diye sordu.

“Yaşamlarımız hiçe sayılıyor”

Çevre Mühendisleri Odası İzmir Şubesi Başkanı Helil İnay Kınay da nükleer maddelerin İzmir'e nasıl geldiğinin ve bu alana nasıl gömüldüğünün henüz açıklanmadığını belirtti. Radyoaktif atıkların temizlenmesi için hiçbir ilerleme kaydedilmediğini vurgulayan Kınay, “Nükleer santralleri mutfak tüpünden daha az tehlikeli gören, ÇED süreçlerini halkın katılımını engelleyen yönetimlerin Gaziemir'deki vakaya da duyarsız kalması yaşamlarımızın hiçe sayıldığının acı bir göstergesidir” ifadelerini kullandı.

 

Kaynak: sozcu.com.tr


Yorumunuzu bırakın

Your email address will not be published. Required fields are marked *
Sadece kayıtlı kullanıcılar yorum bırakabilir.

Paylaşın


avatar
Alican Engin

Editor - yesilodak.com