Eğer Dünya 2 °C ısınırsa mahvoluruz. Acaba iki dereceyi bu denli önemli yapan nedir ve neden bundan kaçınmaya çalışıyoruz?
Neden Bundan Kaçınmaya Çalışıyoruz?
Eğer Dünya 2 °C ısınırsa mahvoluruz. Bunu önlemek amacıyla Birleşmiş Milletler, Paris Antlaşması’nı imzaladı. Paris Antlaşması, ortalama küresel sıcaklığı, sanayileşme öncesi (yani Yerkürenin fabrikalar atmosfere sera gazı yaymaya başlamadan önceki hali) dönemdeki sıcaklığın en fazla 2 °C üzerinde tutmak üzere dizayn edilen uluslararası bir antlaşmadır.
20 yıldan uzun bir süredir bu iki derece eşiği, Avrupa Birliği Konseyi, G8 (yeni adı G7) ve bu tip kararlar alan diğer ülke ve birlikler tarafından yapılan politikalarda ve antlaşmalarda referans olarak gösterilmektedir.
Acaba iki dereceyi bu denli önemli yapan nedir?
Her şey 1975 yılında, bir ekonomist olan Dr. William Nordhous’un, gezegenin ısınmasını küresel ekonomi için bir tehdit olarak görmesi ile başlamıştır. Kendisi, International Institute for Applied Systems Analysis’deki (Uluslararası Uygulamalı Sistem Analizi Enstitüsü – disiplinler arası ve uluslararası sınırlar ötesinde bilimsel keşifleri teşvik eden bir grup) çalışma arkadaşlarına – ”karbondioksiti kontrol edebilir miyiz?”, diye sordu. Nordhaus, ortalama küresel sıcaklıkta, insan kaynaklı karbon dioksitten dolayı meydana gelebilecek 2°C’lik bir artışın, iklimimizi yüz binlerce yıldır görülmemiş bir biçimde değiştirebileceğini söylemektedir.
Bir ekonomist 2°C’yi nereden buldu? Nordhaus bunu uydurmadı, bilime dayandırdı. Nordhaus, karbon dioksitin gezegeni ısıttığı biliyordu ve atmosferdeki konsantrasyonunun iki katına çıkması halinde ne olacağını hesapladı (yaklaşık olarak küresel bazda 2°C’lik bir artış). Ayrıca, şu andaki değerler baz alınırsa, 2030 yılı dolaylarında 2°C’lik tehlikeli eşiğin aşılmış olacağını da tahmin etti.
Bilim insanları, önümüzdeki 20 yıl ve sonrası için, insan kaynaklı sera gazı salınımlarına bağlı sıcaklık artışlarının neden olabileceği tehlikeler konusunda sürekli olarak bizleri uyarmaktadırlar. 1992 yılında, bu tehlikeli iklim insan etkileşimini durdurmak amacıyla BM İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi düzenlenmiştir, ama salınımlar ve yükselen küresel sıcaklıklar üzerine sıkı bir sınırlama getirmemiştir. Politika üzerinde 2° C’nin gözükmesi de ilave bir dört yıl almıştır ve bunun teklifi Avrupa Konseyi çevre bakanlıkları tarafından gündeme getirilmiştir. Sonunda Birleşmiş Milletler, Paris Antlaşması ile 2016 yılında (Nordhaus’un bunu gündeme getirmesinden 40 yıldan uzun bir süre sonra) bu iki santigrat derecelik sınırı tasdik etmiştir.
İki derece size çok fazla değilmiş gibi görünebilir. Sıradan bir gün esnasında iki derecelik bir dalgalanmayı muhtemelen fark bile etmeyebilirsiniz. Ama iklim değişikliği ve küresel ısınma uzun dönemdeki eğilimleri ele almaktadır. Yirminci yüzyıl boyunca ortalama küresel sıcaklık yaklaşık 14°C, aşağı yukarı onda bir iki derece, şeklinde oldu. 1880 yılından beri, küre neredeyse tam bir derece kadar ısındı, ancak bu ısınmanın üçte ikilik kısmından fazlası 1975 yılından sonra meydana gelmiştir – Nordhaus’un makalesini yazdığı yıl. Ondan sonra da 21. yy’daki her yıl sıcaklıklar konusunda rekor ilk 20’ye mutlaka girildi.
En son Yerküre’nin şimdi olduğu kadar sıcak olduğu yıl, günümüzden en az 11.000 yıl öncesiydi. Gezegenimizin % 70’i okyanuslarla kaplıdır, bu kadar çok suyun ısınması çok fazla enerji gerektirmektedir, hava ve karalardan bahsetmiyoruz bile. Ortalama küresel ısınmanın 2°C olması demek, yüzey boyunca meydana gelen ısı artışlarının bundan çok daha fazla olması anlamına gelmektedir.
Yapmış olduğumuz davranışların sonuçlarını hissediyoruz – havaların geçmişte olduğundan daha acayip olmasının nedeni de bu. 2017 yılında, Harvey Kasırgası Houston’u vurdu ve bu denli beklenmedik derecede yağış bırakmasının nedeni on kat fazla olasılıkla insan kaynaklı iklim değişikliği. Aslında, ABD Ulusal İklim Tespit kuruluşunun geçtiğimiz günlerde aşırı yağışlar konusunda vardığı sonuç ”1950’li yıllardan beri bitişik her eyaletteki tüm bölgelerde artış gösterdiği,” yönündedir. Kuraklıklar ve ısı dalgaları da şiddetlenmiştir, örneğin Kaliforniya’da olduğu gibi, burada geçtiğimiz yıllarda az yağmur yağmış, toprak daha kuru hale gelmiş ve kontrol edilemeyen büyük yangınlar çıkmıştır.
Eğer 2°C ısınırsak, dünya çok daha kuru hale gelecektir, bunun da ekonomiler, tarım, alt yapılar ve hava modelleri üzerinde etkileri olacaktır. Artan sıcaklıklar, eko sistemlere ve adapte olamayan türlere zarar verecektir, bunlara mercan resiflerindekiler ve Kuzey Kutup Bölgesi alanındekiler de dahildir. Alçak yerlerde kurulmuş kıyı bölgeler ve dünya çapındaki tüm küçük adalar, Grönland buz tabakası ve Kuzey Kutup Bölgesi buzlarının sürekli ve daha hızlı bir biçimde erimesi nedeniyle meydana gelen deniz seviyelerinin yükselmesinden dolayı yok olma riski ile karşı karşıyadır. 2°C bütün ulusların var oluşları konusunda belirleyici olacaktır.
Devletler Arası İklim Değişikliği Paneli (The Intergovernmental Panel on Climate Change) – devletlere iklim değişikliğinin nedenleri ve etkileri hakkında tavsiyelerde bulunan bir organizasyon – şu anda ortalama sıcaklıklar üç, dört ya da daha fazla derecelerde ısınırsa dünyaya olabileceklerin araştırılması konusunda çalışmaktadır. Böyle bir durumda, ”önemli türlerin nesillerinin tükenmesi, küresel ve bölgesel gıda güvenliğinde büyük risklerin ortaya çıkması ve dünyanın bazı bölgelerinde evden dışarıda çalışmanın ya da yaşamanın imkansız hale gelmesi,” gibi sonuçlar meydana gelebilecektir.
ABD, Çin ve Hindistan gibi ülkelerin, gezegenimizdeki 2°C’lik bu kritik sınırın aşılmaması için, CO2 salınımlarını sadece azaltmakla kalmayıp sınırlandırmaları mümkün müdür? Bu şu anda pek mümkünmüş gibi görünmüyor. IPCC verilerine dayalı çalışmalara göre, 2°C’lik bu kritik sınırın 2100 yılı itibariyle aşılması ihtimali % 95’tir – ve bunun iklim değişikliğine yapacağı zararlı etkiler geri dönülemez olabilecektir. Şu anda salınımlarımızı azaltabilecek gücümüz ve olası en büyük ısınmayı dizginleme imkanımız bulunuyor. Ama zamanımız hızla dolmakta.Kaynak: popsci.com.tr
Editor - yesilodak.com