Paylaşın

ÇEVRE

Çevresel Göstergeler felaket uyarısı yapıyor

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın Çevresel Göstergeler raporuna göre, havamız ve sularımız çok kirli, su kıtlığı kapıda, tarım zehiri kullanımı arttı, ormanlarımız ve endemik türlerimiz yok oluyor.

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından hazırlanan Çevresel Göstergeler raporuna göre, havamız ve sularımız çok kirli, su kıtlığı kapıda, tarım zehiri kullanımı arttı, ormanlarımız ve endemik türlerimiz yok oluyor.

Türkiye, nüfus bakımından dünyanın en büyük 19. ülkesidir.

2017 yılı TÜİK verilerine göre Türkiye’nin toplam nüfusu, 80.810.525 kişidir. 2016 yılında %1,35 olan nüfus artış hızı, 2017 yılında %1,24’ e düşmüştür.

Demografik göstergelerdeki mevcut eğilimler devam ettiği takdirde, Türkiye nüfusunun 2023 yılında 86.907.367 kişiye, 2040 yılında ise 100.331.233 kişiye ulaşması beklenmektedir.

Çevresel Göstergeler felaket uyarısı yapıyor
Çevre koruma harcamaları düşmüştür

Çevre koruma harcamalarının gayrisafi yurtiçi hasıla içindeki oranı 2013 yılında %1,18 iken, 2017 yılında %1,11’e düşmüştür.

Türkiye’de CO2 eşdeğeri olarak 1990-2016 döneminde toplam seragazı emisyonu %135, toplam enerji tüketimi ise %160 artmıştır.

Türkiye’nin toplam enerji tüketimi 1990 yılına göre %177, 2005 yılına göre %64, 2016 yılına göre ise %6,7 oranında artmıştır.

Enerji tüketimine paralel olarak, Türkiye’de 1990 yılında kişi başı CO2 eşdeğer emisyonu 3,88 ton/kişi iken, bu değer 2016 yılında 6,3 ton/kişi olarak hesaplanmıştır.

Seragazı emisyonlarının sektörel dağılımı

2016 yılında, CO2 eşdeğeri olarak toplam emisyonların büyük oranda %56,2 ile enerji sektörü, sanayi sektörü ve diğer (ulaştırma hariç) sektörler için yakıt yanmasından kaynaklandığı görülmektedir.

Bunu sırasıyla %16,2 ile ulaştırma sektörü için yakıt yakma, %12,6 ile endüstriyel işlemler ve ürün kullanımı, %11,4 ile tarımsal faaliyetler ve %3,3 ile atık takip etmiştir.

Türkiye’nin birincil yani doğal enerji yoğunluğu, Avrupa Birliği ülkelerinin ortalaması ile karşılaştırıldığında çok geride kaldı.   

1990 yılında Türkiye’de birincil enerji tüketimi içerisinde yenilenebilir katkısı %18,4 iken, yakacak odun tüketimindeki düşüş ve toplam enerji tüketimindeki artışın  etkisiyle 2017 yılı itibariyle bu oran %11,9’e seviyesine gelmiştir.

Yenilenebilir kaynaklardan sağlanan enerji miktarı 1990 yılına göre %79 oranında artmıştır. Ayrıca, 2001 yılında %19,2 olan brüt elektrik tüketimi içerisindeki yenilenebilir kaynaklardan üretilen elektriğin oranı, 2017 yılında %29,7’ye yükselmiştir.

Hava kirliliği arttı

2013-2017 yılları arasındaki son beş yıllık döneme bakıldığında, yıllık PM10 ortalamalarının en yüksek olduğu ilk 10 istasyon arasına en çok giren istasyonlar Bursa, Iğdır, Siirt ve Kayseri (Hürriyet) istasyonlarıdır.

Son beş yıllık dönemde, yıllık SO2 ortalamalarının en yüksek olduğu ilk 10 istasyon arasına en çok giren istasyonlar ise, Edirne (Keşan), Çanakkale (Çan), Amasya (Suluova) ve Tekirdağ (Merkez MTHM) istasyonlarıdır.

Türkiye’nin suları çok kirli

Türkiye’de nüfus ve sanayinin yoğun olduğu, kirlilik yükü en fazla olan Ergene, Küçük Menderes, Gediz, Kuzey Ege, Sakarya ve Susurluk Havzalarında nehirlerin su kalitesi IV. Sınıf (çok kirlenmiş su) sınıfındadır.

Türkiye su kıtlığı sinyali veriyor

Türkiye’nin su kullanım indeksi 2010 yılı için %21,3, 2012 yılı için %23,9, 2014 yılı için %21,6 ve 2016 yılı için %25,8’dir. Bu gösterge için %20’nin üzerinde bir su kullanım indeksi değeri su kıtlığını, %40’ın üzerinde bir değer ise şiddetli kıtlığını göstermektedir.

Yüzme sularımızda; 2016 yılında izlenen yüzme alanlarının %75’i A sınıfıyken (çok iyi) 2017 yılında bu oran %73’e düşmüştür.

Atık geri dönüşüm oranı sadece yüzde 13

2017 yılı için Türkiye geneli işlem gören tehlikeli atık miktarı 1.425.045 ton olarak belirlenmiştir. Bu miktara maden sektörü atık miktarları dahil edilmemiştir.

2016 yılı itibariyle, belediye atıklarında AB-28 ülkeleri ortalaması olarak geri dönüşüm ve kompostlaştırma payı %45,3 olmuştur, Türkiye’de ise bu rakam %13’dür.

Tarım ve orman alanlarımız azaldı

Türkiye’de 1990-2012 yılları arasında orman-yarı doğal alanlar 1.212.900 ha azalırken, yapay alanlar 424.867 ha, tarımsal alanlar 423.756 ha, su kütleleri 173.305 ha ve sulak alanlar 159.604 ha artış göstermiştir.

2005-2017 döneminde tarım dışı kullanımına izin verilen 700.975 hektar arazinin sınıf dağılımına bakıldığında; %61,7’si kuru marjinal tarım arazisi, %23,8’i mutlak tarım arazisidir.

Ülkemizde her yıl maksimum 642 milyon ton toprak su erozyonu sonucu harekete geçmektedir.

Ortalama hektarda 8,24 ton toprak her yıl su erozyonu sonucu yer değiştirmektedir.

Bu miktarı ülkemiz yüzölçümüne göre  sınıflandıracak olursak sırasıyla %60,28’sinde çok hafif, %19,13’ünde hafif, %7,93’ünde orta, %5,97’sinde şiddetli ve %6,7’sinde çok şiddetli olarak dağılım göstermektedir.

Biyolojik çeşitlilik

Türkiye birçok bitkinin gen merkezidir ve biyolojik çeşitlilik bakımından dünyada önemli bir yere sahip olmakla birlikte bazı bitki ve hayvan türlerimiz tehlike altında olup geçmişte var olan bir kısım türlerimizin nesli tükenmiştir.

Türkiye’de tohumlu bitkilerden çiçekli bitki grubunda endemizm oranı çok yüksek olup endemizm oranı %34 civarındadır.

Endemik bitkiler ciddi tehlike ile karşı karşıya

Türkiye endemik bitkiler açısından çok zengin olmasına rağmen, zenginliği oluşturan bu türlerin bazıları ciddi tehditlerle karşı karşıyadır.

IUCN 2001 kriterlerine göre endemik türlerimizin yaklaşık 600 kadarı “Çok tehlikede CR”, 700 kadarı da “Tehlikede EN” kategorisinde yer almaktadır.

Yaban hayvanlarından ise 481 kuş, 150 memeli ve 130 sürüngen türü korunma altına alınmıştır.

Denizlerimizde, istilacı yabancı türlerin sayısı arttı

Denizlerimizde, istilacı yabancı türlerin sayısı 2005 yılında 263 iken, bu sayı 2017 yılında 500’e yaklaşmıştır.

İç sularımızda ise 2017 yılı itibariyle 25 yabancı tür tespit edilmiştir. Akdeniz’de bulunan istilacı yabancı türlerin büyük çoğunluğu Süveyş kanalı yoluyla gelmekte, Karadeniz’de bulunan istilacı yabancı türlerin büyük çoğunluğu ise gemilerin balast sularıyla aktarılmaktadır.

Milli park, tabiat parkı, sulak alanlar, kent ormanlarını kapsayan korunan alanların, toplam alana oranı yüzde 10.1’den 8.9’a geriledi.

2017 yılı itibariyle, Tarım ve Orman Bakanlığı ile Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Tabiat Varlıklarını Koruma Genel Müdürlüğü sorumluluğundaki korunan alanların toplamının ülke yüzölçümüne oranı %8,9 olup bu oran dünya ortalamasının altındadır. Dünyadaki duruma bakılacak olursa, 2017 yılı Dünya Bankası verine göre, dünya karasal ve denizel korunan alanların karasal alanına oranı %14,3’dür.

Orman alanlarımız dünya ortalamasının altındadır

Türkiye’nin toplam orman alanı, 2015 yılı itibariyle 22.342.935 hektardır. Bu orman alan miktarı ülke genel alan toplamının %28,6’sı kadardır.

Ancak bu alanın %43’ü boşluklu kapalı orman alanı (seyrek örtülü veya örtüsüz) alanlardan oluşmaktadır.

Dünya Bankası verilerine göre, dünya orman alanlarının yüzölçümüne oranı 2015 yılında %30,8 olup Türkiye‘ye ait oranın üzerindedir.

Ormanlarımızda çıkan yangınların büyük çoğunluğu insan tarafından çıkarılmaktadır.

2017 yılında çıkan orman yangınlarının %53’ünün çıkış nedeni belirlenememiştir. Orman yangınlarının %30’u ihmal-kaza, %11’i doğal sebepler, %6’sı kasıt sonucu çıkmıştır.

Demiryolu kullanımı azalmıştır

2017 yılı itibariyle Türkiye’de yurt içi yolcu taşımacılığının %88,8’i, yurt içi yük taşımacılığının yaklaşık %89,2’si karayolu ile yapılmaktadır.

2013 yılında demiryolu yük taşımacılığı kapasite kullanım oranı %75’e çıkmışsa da 2017 yılında %43’e düşmüştür.

2016 yılı verileriyle, AB-28 ülkeleri ortalaması olarak bin kişiye düşen otomobil sayısı 505 iken Türkiye’de bu rakam 142’dir.

Türkiye’de 2017 yılında boru hatları hariç ulaştırma sektöründe tüketilen 28.033 bin TEP enerjinin %99’unu petrol ürünleri, %0,2’sini doğalgaz, %0,4’ünü biyoenerji ve atıklar, %0,3’ünü elektrik oluşturmaktadır.

Canlı türleri açısından ciddi riski olan tarım zehri kullanımı arttı

Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre; Türkiye’de 2017 yılında toplam tarım ilacı kullanım miktarı 2016 yılına göre %8,08 artarak 54.098 ton’ a yükselmiştir.

En fazla tarım zehri kullanılan yüzde 10.1 ile Antalya, yüzde 9 ile Manisa, yüzde 9 ile Adana, yüzde 5.7 ile Mersin ve yüzde 5.7 ile Aydın olarak sıralandı.

Turizm tesislerinin yüzde 10’unun çevre dostu belgesi var

2017 yılı sonu itibariyle; Turizm İşletmesi Belgeli konaklama tesisi sayısı 3.771, olup bu tesislerin 396 adedi (%10,5’i) çevreye duyarlı konaklama tesisi belgesi (yeşil yıldız) ile belgelendirilmiştir.

Ayrıca yine 2017 yılı verilerine göre Türkiye, mavi bayrak alan 454 plaj ile İspanya ve Yunanistan’ın ardından üçüncü sırada, 22 marina ile de dünyada yedinci sırada bulunmaktadır.

Sonuç

Gelişmekte olan bir ülke olan Türkiye’de endüstriyel ve ekonomik kalkınmasının etkisiyle enerji tüketimi ve buna bağlı olarak sera gazı emisyonlarında artış söz konusudur.

Kalkınma gerçekleştirilirken kaynakların verimli kullanılması, yenilenebilir enerjinin kullanımına ağırlık verilmesi, atıkların geri dönüşümü gerekmektedir.

Türkiye’de CO2 eşdeğeri olarak 1990-2016 döneminde toplam seragazı emisyonu %135, toplam enerji tüketimi ise %160 artmıştır.

Türkiye’de hava kalitesi bakımından PM10 değerlerinde bir miktar sorun bulunmaktadır.

Bunun yanında nehir havzalarımızın korunup iyileştirilmesi, yut içi ulaşımda yolcu ve yük taşımada %89 oranındaki karayolu ağırlığının demiryoluna kaydırılarak %70’lere düşürülmesi, orman alanlarımızın ve biyolojik çeşitlilik için korunan doğal alanlarımızın attırılmasına ihtiyaç olduğu düşünülmektedir.

Yasalarla çıkarılan çevre politikalarının uygulanmasının yanında; çevre sorunlarımıza, üretimde teknolojik yaklaşımlar ve tüketimde alışkanlıklarımızın değiştirilmesinin yanı sıra, özellikle de en fazla çevresel baskıya neden olan enerji, ulaşım ve tarım sektörlerinde çevreye daha az zarar veren yöntemlere odaklanılması gerekmektedir.

 


Yorumunuzu bırakın

Your email address will not be published. Required fields are marked *
Sadece kayıtlı kullanıcılar yorum bırakabilir.

Paylaşın


avatar
Alican Engin

Editor - yesilodak.com