Yeryüzündeki iklimin değişikliğinden şüphe duyanların Arktik’e bakmaları yeterli olacaktır.
Yeryüzündeki iklimin değişikliğinden şüphe duyanların Arktik’e bakmaları yeterli olacaktır. Sıcaklıkları ve atmosferik karbondioksit konsantrasyonlarına bile bakmaya gerek kalmamaktadır. Süreci, Arktik Okyanusu’nu kaplayan buzun küçülmesinden belirgin bir şekilde takip edebilirler. Son 30 yılda, yaz aylarında buzun minimum kaplama alanı yarı yarıya düştü; hacmi dörtte üç oranında azaldı. Mevcut veriler ışığında, Arktik Okyanusu 2040’ yılına kadar buzsuz olacak.
Bazıları bunu kutlayabilir: Buzsuz Arktik Okyanus, Asya, Avrupa ve Amerika Kıtalarının kuzeyinde bulunan keşfedilmemiş petrol ve doğal kaynakların beşte birini keşfetme imkanı sunar. Düşük fiyatlı petrol veya gazın Arktik’te aranması veya deniz yolunun ticaret için açılmış olması gibi düşünceler çok yanlış yönlendirmelerdir. Arktik iklimsel konular için bir önderdir, diğer saydıklarımız ise sadece aktördür.
Dünyada yaşanan küresel ısınmanın mevcut dönemi, atmosferdeki belli gazlar, özellikle de karbondioksitten kaynaklanmaktadır. Bunlar güneş ışığı şeklindeki ısıyı kabul etmekle birlikte, daha uzun dalga boyuna sahip kızıl ötesi ışınların radyasyonunun uzaya gitmesini engellemektedir. Bu ışınlar havada, suda ve toprakta yayılır. Aslında denklem basittir: Daha fazla karbondioksit, daha fazla ısınmaya eşittir. Bunun dışındaki konular ise karmaşıktır.
Birincisi, deniz suyunun buzdan çok daha koyu olmasıdır. Uzaydan gelen ısıyı daha çabuk emiyor ve yansıma yapıyor. Böylece daha fazla buz eriyor, daha fazla buz eridikçe daha fazla deniz suyu ortaya çıkıyor ve daha fazla erime oluyor. Arktik’in neden gezegenin geri kalanından daha hızlı ısınmakta olduğunu açıklamaktadır. 2015’te Paris’te yapılan iklim değişikliği konusundaki anlaşmanın amacı, Dünya yüzey sıcaklığının sanayi öncesi seviyelerin 2°C üstünde yükselmesini engellemektir. Tam olarak uygulanması durumunda, Arktik Okyanusu’nda kış sıcaklıkları, 1986-2005 ortalamasına kıyasla 5° ve 9°C arasında ısınacaktır.
İkinci konu ise su ile değil, arazi ile ilgilidir. Kuzey Kutup Bölgesinde toprakların çoğu donmuş şekildedir. Donmuş toprak çok fazla organik maddeyi kilit altında tutar. Eğer buz erirse, bu topraklardaki organik içerikler karbondioksit veya metan gazı yüzünden yanarak ya da çürüyerek yok olabilir. Bunun sonuncunda küresel ısınma daha da hızlanacak ve devamında erime de hızlanacaktır.
Isınan Arktik kötü sonuçlara sebep olabilir. Dünyanın rüzgarları büyük ölçüde kutuplar ile tropik arasında hareket eder. Eğer Arktik tropik bölgelerden daha hızlı ısınırsa, aradaki fark azalacak ve rüzgar hızı azalacak. Kuzey Yarımküre’de rüzgar hızı, son 30 yılda, %5 ile %15 arası azalmıştır. Daha az rüzgar arzulanabilir, ama olay düşünüldüğü gibi değildir. Kuzey akımının düzensiz davranışı, güneye giden soğuk havayı ve kuzeye gelen ılık havayı etkileyecektir. Bunun sonucunda beklenmedik yerlerde, beklenmedik zamanlarda kar fırtınaları veya sıcak dalgaları oluşacaktır.
Okyanus akıntılarında da yavaşlama görülebilir. Arktik’teki buzun erimesi, tuzlu suyun tropik bölgelere doğru akmasına sebep olur. Dolaşımdaki bu yavaşlama, Hint Okyanusu’ndan Pasifik Okyanusu’ndaki El nino’ya kadar bütün akımları dünyaya çekecek.
En korkutucu ihtimal, Grönland’ı kuşatan buz örtüsünün zarar görmesidir. Bu tabaka dünyanın taze suyunun %10’unu içerir. Parçacıklar eriyip suda yüzmeye başlarsa, deniz seviyeleri yüzyılın sonuna doğru bugün ki seviyeden 74 cm. veya daha fazla yükselebilir. Şu anda, bu riski, veri toplanmasının zor olması nedeni ile değerlendirmek zordur. Tespit edilen gerçek ise Grönland’daki buz kaybının hızlandığıdır.
Bütün bunlarla ilgili neler yapılacağı ise ayrı bir sorudur. Paris Anlaşması titizlikle yapılmış olsa bile, atmosferde hali hazırda var olan karbondioksit miktarı ve eklenecek karbondioksit miktarı sonucunda, Artik’teki deniz buzu eriyecektir. Jeomühendislerin bazıları, güneş ışığını uzaya yansıtmak için sülfatları kutup havasına püskürterek veya tuz kullanarak güneş ışığını bloke edecek bulutların oluşturulmasında hem fikirler. Ama bu gibi fikirlerin yan etkileri bilinmemekle birlikte, pilot çalışmalarla test edilmelidir.
Bununla birlikte, bugün bilinen Arktik nerdeyse tamamen yok olacak. Emisyonları azaltarak küresel ısınmayı azaltmak için çalışmalar önemlidir. Ancak Arktik için iklim değişikliğinin doğurduğu sonuçlar geri alınabilecekmiş gibi görünmüyor.
Kaynak: economist
Editor - yesilodak.com